Home Up ΕΝΤΥΠΩΣΕΙΣ ΠΕΡΙΕΧΟΜΕΝΑ ΕΙΚΟΝΕΣ 1821 &  Μ. ΡΕΥΜΑ

Kolpos Yares'te

    Home Up

... bir Modalı
 Barba Aristidi
 
"Yıllar önce her şeyimi, eşimi, işimi, evimi evet her şeyimi terk ederek, teknem Maviş ile Kuzey Ege'ye gittim ve üç yıl oralarda teknemde yaşadım... Orada, Kuzey Ege'de, o 3 yıl içinde yaşadığım, düşündükce, hatırladıkça hâlâ gözlerimin yaşla dolduğu, bu anımı, orada yaşadığım bu dramı, kaleme almanın tam sırası diye düşündüm."
Yazar bundan sonra teknesi Maviş ile Midilli'ye doğru yola çıktığını, sonunda Kolpos Yares denen limanına demirlediğini ve ertesi sabah bir rembetiko ile uyanışını anlatıyor. Hemen havuzluğa koşup merakla kim olduğuna bakıyor ve başında kurdelalı fötr şapkası, üstünde eski ama temiz ince çizgili lacivert kruvaze takım elbise bulunan 80-85 yaşlarında bir Rum'un bir balıkçı kayığında 13-14 yaşlarında bir kız çocuğu ile şarkı söyleyerek balık sattığını görüyor. Daha sonra bu ihtiyar Rum Maviş'e yaklaşıyor ve Haldun Sevel'e, hafif Rum şivesi, fakat temiz bir Türkçe ile 'Siz Türk'sünüz?' diye soruyor.
"Şaşırdım, 'evet evet' diye kekeledim, teknemin Maviş isminin altındaki İstanbul yazısına baktı.
'İstanbul'dan?' diye sordu.
'Evet İstanbul'dan' dedim heyecanla. Sanırım bir dost bulmak üzereydim!
"Yoksam Fenerbahçe'den?"
"Evet Fenerbahçe'den geliyorum." deyince ihtiyar Rum'un mavi gözlerinin nemlendiğini gördüm, küpeştemi tutan elleri titriyordu. Heyecanla sordu:
"Belvü duruyor mu Belvü?"
"Belvü gazinosu! Duruyor tabii..." diye başlayan sohbet ihtiyar Rum'un eskiden yaşadığı yerleri ve olayları anlatmasıyla uzamış.
"...Todori'yi, Ko
ço'yu, Papazın Bağı'nı (şimdiki Fenerbahçe Stadı'nın olduğu yer) anlattıkça duygulandı, duygulandıkça anlattı. Bir damla gözyaşı beyaz sakallarının arasından geçmiş olmalı ki çenesinin kenarından ceketinin yakasına damladı, gözyaşını gördüm. Yakasında tanıdık bir rozeti var...
Eskimiş Fenerbahçe takımı rozeti... Gönül verdiğim futbol takımının rozetini görünce, tıkandım... Fenerbahçe neresi, Midilli'nin o ücra, fakir yeri neresi?"
Bundan sonra ihtiyar Rum kendini tanıtıp Haldun Sevel'i akşam misafir etmek istediğini söyler. Hatta balığının, musakkasının,cacığının ve uzosunun olduğunu ama rakısının olmadığını da ilave eder, "sende var mı? ' diye sorar: "Var kaptan istedigin rakı olsun."
İhtiyar Rum bana aynen şöyle dedi: "Atatürk'un rakıdan, onun rakıdan olsun."
Yazar daha fazla dayanamayıp rakıları alıp ihtiyar Rum'un kayığına binip kıyıya giderler. İhtiyar Rum adının Aristidi olduğunu babasının, dedesinin hepsinin doğma büyüme İstanbul'lu olduğunu, Moda Mektep Sokağı'nda oturduklarını ama maalesef 6-7 Eylül olaylarından sonra Türkiye'den ayrılmak zorunda olduklarını anlatır...
"Söze girebilsem lafı yakasındaki Fenerbahçe rozetine getireceğim ama, Aristidi kaptan hiç susmuyor... Tam bir hafta misafirleri oldum, neler anlattı neler?.. Son gece ben onlarda misafirdim, hava neredeyse ışıyacaktı. Biz hâlâ balkonda cacığı kaşıklayıp, rakı bittiği için uzo içiyoruz...
"Vakit geç oldu, artık kalkayım, öğleden sonra batı bindirir, önce saçak altından yukarı vururum, oradan da pupa yelken Cunda'ya..."
"Yine geleceksin?" diye sordu.
"Söz geleceğim, istediğin bir şey var mı? Lütfen söyle sana ne getireyim?" deyince güldü:
"Atatürk'ün rakıdan.." dedi. Birlikte güldük.
"Söz, getireceğim, başka ne istiyorsun?" diye ısrar ettim. Yakasındaki eskimiş Fenerbahçe rozetini gösterdi...
"Bundan getir" dedi.
"Bu da benim gibi eskidi, buralarda yok."
"O rozeti niye takıyorsun?" diye sordum. Beklediğim fırsat elime geçmişti. Hemen kaşlarını çattı, ben devam ettim:
"Sen Moda'lısın, Fenerbahçeli benim... Hem Fenerbahçe neresi, Midilli neresi, öyle değil mi, o rozeti niye takıyorsun?' Suratıma baktı baktı, ağzından ne çıkacak diye bekliyorum.
"Doğru, 1923 neresi, 1994 neresi, senin baban bile bilmez benim niye Fenerbahçe rozeti taktığımı..."
"1923" dedi. "1923, İstanbul işgal altındaydı, on iki yaşındaydım, bir gün babam beni heyecanla tutup maça gideceğimizi söyledi, büyük bir maç olacakmış, maç değil harp, işgal kuvvetleri generali bir maç tertip etmiş... İngiliz takımı bir Türk takımı ile maç yapacakmış, Türk'lere bir ders vereceklermiş... İşgal kuvvetleri dediğim İstanbul'u işgal etmiş İngiliz kuvvetleri...Tarihini de söyleyeyim Mart 1923... Babamla erkenden yer bulabilmek için yola çıktık. Yolda öğrendik, İngiliz takımının karşısına Fenerbahçe takımı çıkacakmış... Bütün işgal ordusu orada, yer gök inliyor... Fenerbahçe sahaya çıkarken sesler kesildi, ne bir tezahürat ne bir alkış.. Kıran kırana bir maç oldu. Maç değil harp. Sedye ile dışarı kaç kişi taşıdılar hatırlamıyorum... Ne oldu biliyor musun? Fenerbahçe kazandı, öyle bir çaktı ki, şımarık işgal takımına, o gece İstanbul'da sabahlara kadar Fener alayları yapıldı... Şimdi anladın mı yakama o rozeti niçin taktığımı? İşte ben o günden beri Fenerbahçeliyim...'
Aristidi kaptan aşağı yukarı bunları anlattı, yüreğim tıkanarak dinledim, kalktım ihtiyar Rum'un ellerinden öptüm, o bizden biriydi." Haldun Sevel yazısının bundan sonraki bölümünde Türkiye'ye dönüşünü, orada yaptıklarını anlatıyor. Çok istemesine rağmen Midilli'ye bir türlü gidemiyor. Ta ki 9 Mayıs 996'ya kadar...
"Ve denize iner inmez hareket ettim. 9 Mayıs 1996... Rotam Midilli, ihtiyar dostuma gidiyorum, her taraf Kulüp Rakı'sı dolu, ceplerimde Fenerbahçe rozetleri... Elimdeki torbada rakılar, cebimde Fenerbahçe rozetleri, nefes nefese vardım ihtiyarın evine. Kapının tokmağını tıklattım, bekledim, sert sert vurdum, zili çevirdim. Bir daha çevirdim, karşı kaldırıma geçip üst katın pencerelerine bakıyordum ki, birden kapı açıldı ve ihtiyar Aristidi'yi gördüm... O anda bir şey farkettim ve çok üzüldüm... Üç yıldır görmediğim, ama hiç unutamadığım ihtiyar dostumun boynunda, gırtlağının alt tarafında, bir çelik vardı, ihtiyar Aristidi gırtlak kanserine yakalanmıştı...
Kulüp Rakı' larından birini çıkartıp gösterdim, gülümsedi, ona bir avuç yepyeni Fenerbahçe rozeti de getirmiştim, rozetleri görünce omzumu sevdi, kulağıma sokulup kısık bir sesle:
"Niye bu kadar geç kaldın?" dedi.
Duvara çivilenmiş tahta askıda sazı ve elbiseleri duruyordu. Ceketini istedi, verdim. Yatağın yanındaki iskemlenin arkasına itina ile yerleştirdi, yoruldu. Yatağına oturdu.
"Hadi tak rozetimi" dedi.
Ceketinin yakasından eskimiş rozeti çıkarttım, yeni rozeti itina ile taktım. Yüzü kızardı, sanki ona madalya takmıştım. Bir süre seyretti Fenerbahçe rozetini, gülümsüyordu, ihtiyar Rum yine duygulanmıştı...
Yakalarımıza Fenerbahçe rozetlerimizi takıp taş kahveye gittik, diğer Rum'lar bizi alkışladılar. İhtiyar Aristidi mezarına memleket toprağı istiyordu, o isteği de oldu... Eğer Maviş ile birlikte, bu yaz da inersem Ege'ye, gönlümü bıraktığım yere, yine götüreceğim ona memleket toprağı.


Haldun Sevel
Yelken Dünyası
Mayıs 2000
 

 

Home ]
Last modified: ΦΕΒΡΟΥΑΡΙΟΣ 22,  2021