|
Eski bir Rum köyü Arnavutköy... Yıllar önce Türklerin azınlık olduğu ayazmalarında düzenlenen şenlikleri ile adı Boğaziçi olan bu inci kolyenin hassas bir parçası Arnavutköy. "İstanbul'un Istanbul olduğu zamanlarda" Türkler'le Rumlar'ın kardeş gibi geçinip gittiği, yardımlaşmanın, dostluğun her şeyin üzerinde tutulduğu, sabahları "günaydın", akşamları ise "iyi akşamlar" sözcüklerinin esirgenmediği Arnavutköy, tam 1500 yıllık tarihi ile dimdik ayakta duruyor. Aslında ayakta kalma savaşı veriyor desek daha doğru olur belki de tüm karşı duruşlara rağmen 3. köprünün bir ayağı da Arnavutköy'den geçecek olursa tarihe tanıklık eden kimi eserler de sadece fotoğraflarda ve anılarda kalacak.
6-7
Eylül olayları
sırasında
Istanbul'un diğer
semtlerinde olduğu gibi burada da birçok Rum'un
evi, işyeri ve birçok kilise tahrip edildi. Bu tarihten sonra
yaratılan olumsuz hava
sonucunda ise yıllar içinde bir çok Rum,
Yunanistan'a
göç etti ve böylece Arnavutköy'ün
çehresi
de değişmeye başladı. Özellikle
Karadeniz'den göç alan (şu anda Arnavutköy'de
yaşayan Karadeniz kökenliler, semtteki
geniş çilek
tarlalarına sahip Rumlar'ın
kendilerine yardım etmeleri için Rize
ve Giresun'dan
getirilen genç tarım işçileri ve daha sonra gelen aile
üyeleri) semtin pek tadı tuzu kalmasa
da -kıdemli
semt sakinlerinin yorumu bu-
3. köprüye karşı verilen mücadele halkın birbirine
kenetlenmesine ve birlikte bir şeyler üretip
paylaşmalarına büyük katkı sağlıyor. Arnavutköylüler
tarafından 1998
yılında
oluşturulan "Semt
Girişimi",
semtin sosyal tarihi ile ilgili kaynaklarda önemli bilgi eksikliğini
gidermek
amacı ile sözlü tarih çalışması yapmaya
başlamış. Halen devam eden proje kapsamında semtin
değişik etnik gruplarından ileri yaşlarda olanlarla ve her
yıl düzenli olarak semti Yunanistan'dan
gelerek ziyaret eden eski semt sakinleri
ile görüşmeler yapıldı. Bu çalışmalar
sonucunda
ortaya çıkan veriler etrafında ise "Semt
Girişimi"
gönüllüleri bir Yerel
Tarih Müzesi
kurmak amacı ile semt sakinlerinden eski fotoğraflar, aile belgeleri
gibi sosyal yaşamı betimleyen
belgeler toplamaya başlamış. Bunların
yanı sıra semtte bulunan Rum
ve Türk
ilkokullarında
okuyan öğrencilerle birlikte bir yerel tarih projesinin Tarih
Vakfı
desteği ile başlatılması için de hazırlıklar
sürüyor. Boğaz'da Arnavutköy rüzgarıBeşiktaş üzerinden Ortaköy'ü ve Kuruçeşme'yi geçtikten sonra tarihi yalıları ile sizi karşılayan Arnavutköy, sahilde yer alan balık lokantaları ve kafeleri ile özellikle yaz aylarında Boğaz'ın keyfini çıkartmak için öncelikle tercih edilebilecek bir semt. Sonradan eklenen kimi çirkin yapılara rağmen Arnavutköy evleri merdivenli sokakları, dar yolları, balkonları, mimari zenginliği ve bahçelerinde açan rengarenk çiçekleri ile bir yaz güneşi kadar iç ısıtıcı. Tüm bunların yanı sıra tarihi kimliği ve eserleri ile de dikkat çeken semtte Taksiarhis Kilisesi, Profili İlias (llyas Peygamber) Kilisesi ve ayazması Ayia Kiryaki, Ayia Paraskevi, Ayios Onufrios, Ayia Marina, Ayia Fotini, Ayios ioannis, Ayia Triada, Ayios Konstantinos ve Ayia Eleni ayazmaları bulunuyor. Semtte
bulunan Tevfikiye
Camii II.
Mahmut
tarafından 1832
yılında yaptırılmış. Caminin
hemen arkasında ise 1791
yılında inşa edilen Izzet
Mehmet Paşa Çeşmesi
bulunuyor. Arnavutköy
Hamamı'ndan ve sinagogdan ise günümüze sadece bazı
kalıntılar kalmış. Tepelerden
denize doğru inen bir vadinin içine kurulan
Arnavutköy'de
gemiciler tarafından "şeytan
akıntısı"
olarak bilinen Rumca
adı Mega
Revma
(Büyük
Akıntı)
olan Akıntı
Burnu
günümüzde
balıkçıların uğrak yerlerinin başında geliyor.
Çok değil iki yıl öncesine kadar balıkçıların
tuttukları balıkları sattığı bir açık
hava çarşısı olan bu yerö getırılen
yasaktan sonra bomboş. Bırçok işadamının yaşadığı
semte Nurseli
Idiz, Mustafa Sandal, Ismet Berkan gibi
tanınmış simalara rastlamanız mümkün.
1500
yıllık
tarihi
ile
Arnavutköy Erken Bizans dönemınde önemli bir ibadet merkezi olan semte klasik dönemin başında çevresınde bulunan kireç ocaklarından dolayı Hestiai deniliyor. Roma Konsülü Promotos’un bölgeye villa inşa ettirmesi üzerine bölge M.S. üncü yüzyıldan sonra Promotu, M.S. 6. yüzyıldan itibaren ise Anaplus olarak biliniyor. 1inci
Konstantin'in
(337-361) yaptırdığı Hagios
Mikael Kilisesi
ile ünlenmeye başlayan Anaplus,
önceleri
birkaç ayazması olan bir Boğaz köyüydü. Bostancıbaşı'na
1567
yılında gönderilen fermandan anlaşıldığı
kadarıyla Istanbul'un fethinden
sonra yerleştirilen Arnavut asıllı yeniçerilerden
dolayı semt, Osmanlı döneminde Arnavutköy
olarak biliniyor. 16. yüzyıldan sonra ünlü bir mesire yeri olarak bilinen semtin nüfusu 19. yüzyılın ortalarına kadar Rumlar ve Museviler'den oluşuyordu. Sultan II. Mahmut döneminde ise bölgeye Müslümanlar yerleştirilmeye başlandı. 1912 tarihli bir Şirket-i Hayriye Salnamesi'nde Arnavutköy'deki Müslüman nüfusun oranı yüzde 7 olarak gösteriliyor. 1999 genel seçimlerinde yapılan sayımda bu oran yüzde 97 Müslüman, yüzde 3 ise gayrimüslim olarak değişiklik göstermiş. Evliya Çelebi Arnavutköy'den bahsederken "Ekmeğinin ve peksimetinin beyaz, Yahudiler'inin sahib-i zevk ve ehl-i saz, Rum Hıristiyanlar'ının kavmi-i laz, cemaati Müslim'in gayet az" olduğunu yazar.
Lozan
Anlaşması'nın ardından ise Türkiye-Yunanistan
arasındaki protokol sonucu
Arnavutköy'den
dışarı ilk toplu Rum
göçü gerçekleştiriliyor.
Arnavutköy
son 200 yıl içerisinde
1798-1887
ve 1908'de olmak üzere üç büyük
yangında büyük bir şekilde zarar görmüş.
Birinci yangında yalı boyu tamamen yanarken,
ikincisinde 450 ev ve 250 dükkan, üçüncüsünde
ise 109 bina yanmış. Bizans'tan
itibaren
19. yüzyıla kadar bağcılık yapılan Arnavutköy'de
bağ, bahçe ve bostanlarda yetiştirilen
sebzeler, meyveler ve tutulan balıklar, İstanbul
pazarlarına "Pazar
Kayığı"
adlı kayıklarla götürülürmüş. Frenk ve
Osmanlı olmak üzere iki ayrı çeşidi olan ünlü
Arnavutköy
çileğini
ise
ilk kez yine aynı yüzyılda Ipsilanti
ailesi
üretmiş.
1960’lı
yıllara kadar özellikle Rumlar
tarafından
işletilen meyhaneleri, balık ve değişik
mezeleri ile ünlü olan semtin 1980
sonrasında, yalıların önünden ve denizin içinden
geçen kazıklı
yol
gibi düzenlemelere karşın, Boğaziçi'nin
SİT
alanı olmasından sonra tarihi dokusu değişikliğe uğramamış.
|
|
|